Gitmeyi Bilmek
Raklam, Marka Danışmanı ve Yazar Pınar Cabbar yazdı.
Sağlık
Yayın: 08 Şubat 2019 - Cuma - Güncelleme: 08.02.2019 22:24:33
Editör -
Okuma Süresi: 4 dk.
444 okunma
Raklam, Marka Danışmanı ve Yazar Pınar Cabbar yazdı.
İnsanlar duygusaldır, bağlanmayı sever ve hayatında birine bağlı olarak kalmak ona zevk verir.
Fakat işler her zaman planlandığı gibi gitmez, çünkü karşısındaki insan onu istemeyebilir, fikir çatışması yaşanabilir, veya aradaki aşk tek taraflı olarak bitebilir. Burada normal bir insanın yapması gereken, durumu kabullenip gitmektir. Peki insanlar her zaman bunu mu yapar? Birkaç örnek ile bunu irdeleyelim:
“Albuquerque Polis departmanı, ülke tarihine geçen en tuhaf olayla gündemde. 28 yaşındaki Linda Murphy, yalnızca üç hafta birlikte olduğu William Ryans'ı haftada tam 77.639 kere aramaktan tutuklandı. Murphy, yalnızca aramakla kalmayıp eski sevgilisine tam 1937 e-mail, 41 bin 229 SMS mesajı, 217 sesli mesaj ve 647 mektup yazdı.”
“Dublin'de yaşayan Lina Tahtası isimli 44 yaşındaki kadının, 2007 yılının başlarında film yapımcısı Jarlayh Rice ile ilişkisi vardı. Ancak birkaç hafta içerisinde bu ilişkiye Rice tarafından son verilmişti.
Tantash ise, Rice' tarafından terk edilmesine rağmen çeşitli yöntemlerle iletişimini sürdürmeye çalıştı. Kadın, kendisinden uzaklaşan Rice'ın kapısına gitmeye, işyerinden günde 40 defa aramaya başladı. Tantash'ın Rice'a gönderdiği mesajların sayısının ise 20 bin olduğu öğrenildi.”
Bunlar sadece gün içinde haberlere çıkan ve dikkatimizi çeken olaylardan sadece ikisi. Daha bunun gibi binlerce olay var ve birçoğu medyaya yansımıyor. Bu örneklere bakılırsa biz insanlar ayrılmayı, ve ayrılık sonrasında normal hayata dönmeyi beceremiyoruz.
Victor Hugo, “...yerini vaktinde terk etmeyi bilmek gerçek olgunluktur, sadece acizler kalmakta ısrar eder...'' demiştir. Bu sözü düşünelim: karşınızda bir zamanlar çok iyi anlaştığınız, her anınız beraber geçen bir insan var ve bir süre sonra size gelip aranızdaki ilişkinin yürümeyeceğini ve ayrılmanız gerektiğini söylüyor.
Bu aşamada Victor Hugo'nun vecizesindeki gibi mi davranırsınız, yoksa yukarıda verilen örneklerdeki insanlar gibi davranıp sonucuna katlanmak mı? Elbette aşk, sevgi gibi kavramlar bir miktar emek ve mücadeleyi gerektirir, fakat gerektiği zaman elveda diyebilmek de önemlidir.
Uzun yıllar önce değerli bir hocam bize “bağlanmak ile bağlı olmak arasındaki farkı bilin, bu sizin hayat boyu işinize yarayacak.” Demişti. Bu cümle, yukarıdaki haberlere konu olan insanları ne kadar güzel anlatıyor değil mi?
Çoğu insan duygular konusunda sınır tanımıyor, kendini frenleyemiyor, hislerine kapılıp sonunu düşünemediği eylemlerde bulunuyor ve bu kötü sonuçlar doğuruyor. İnsan ömrünün ortalama 79 yıl olduğu ve savaşların, krizlerin, acının, kötülüğün bitmediği şu dünyada bir insandan vazgeçmek; çok da zor bir şey olmasa gerek.
Uzun lafın kısası, hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değildir; insan hayatı hariç. Yazımı burada Mayakovski'den bir alıntıyla noktalıyorum:
hayatın en hüzünlü anı,
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır...
bırak, gitsin...
bırak, git...
İnsanlar duygusaldır, bağlanmayı sever ve hayatında birine bağlı olarak kalmak ona zevk verir.
Fakat işler her zaman planlandığı gibi gitmez, çünkü karşısındaki insan onu istemeyebilir, fikir çatışması yaşanabilir, veya aradaki aşk tek taraflı olarak bitebilir. Burada normal bir insanın yapması gereken, durumu kabullenip gitmektir. Peki insanlar her zaman bunu mu yapar? Birkaç örnek ile bunu irdeleyelim:
“Albuquerque Polis departmanı, ülke tarihine geçen en tuhaf olayla gündemde. 28 yaşındaki Linda Murphy, yalnızca üç hafta birlikte olduğu William Ryans'ı haftada tam 77.639 kere aramaktan tutuklandı. Murphy, yalnızca aramakla kalmayıp eski sevgilisine tam 1937 e-mail, 41 bin 229 SMS mesajı, 217 sesli mesaj ve 647 mektup yazdı.”
“Dublin'de yaşayan Lina Tahtası isimli 44 yaşındaki kadının, 2007 yılının başlarında film yapımcısı Jarlayh Rice ile ilişkisi vardı. Ancak birkaç hafta içerisinde bu ilişkiye Rice tarafından son verilmişti.
Tantash ise, Rice' tarafından terk edilmesine rağmen çeşitli yöntemlerle iletişimini sürdürmeye çalıştı. Kadın, kendisinden uzaklaşan Rice'ın kapısına gitmeye, işyerinden günde 40 defa aramaya başladı. Tantash'ın Rice'a gönderdiği mesajların sayısının ise 20 bin olduğu öğrenildi.”
Bunlar sadece gün içinde haberlere çıkan ve dikkatimizi çeken olaylardan sadece ikisi. Daha bunun gibi binlerce olay var ve birçoğu medyaya yansımıyor. Bu örneklere bakılırsa biz insanlar ayrılmayı, ve ayrılık sonrasında normal hayata dönmeyi beceremiyoruz.
Victor Hugo, “...yerini vaktinde terk etmeyi bilmek gerçek olgunluktur, sadece acizler kalmakta ısrar eder...'' demiştir. Bu sözü düşünelim: karşınızda bir zamanlar çok iyi anlaştığınız, her anınız beraber geçen bir insan var ve bir süre sonra size gelip aranızdaki ilişkinin yürümeyeceğini ve ayrılmanız gerektiğini söylüyor.
Bu aşamada Victor Hugo'nun vecizesindeki gibi mi davranırsınız, yoksa yukarıda verilen örneklerdeki insanlar gibi davranıp sonucuna katlanmak mı? Elbette aşk, sevgi gibi kavramlar bir miktar emek ve mücadeleyi gerektirir, fakat gerektiği zaman elveda diyebilmek de önemlidir.
Uzun yıllar önce değerli bir hocam bize “bağlanmak ile bağlı olmak arasındaki farkı bilin, bu sizin hayat boyu işinize yarayacak.” Demişti. Bu cümle, yukarıdaki haberlere konu olan insanları ne kadar güzel anlatıyor değil mi?
Çoğu insan duygular konusunda sınır tanımıyor, kendini frenleyemiyor, hislerine kapılıp sonunu düşünemediği eylemlerde bulunuyor ve bu kötü sonuçlar doğuruyor. İnsan ömrünün ortalama 79 yıl olduğu ve savaşların, krizlerin, acının, kötülüğün bitmediği şu dünyada bir insandan vazgeçmek; çok da zor bir şey olmasa gerek.
Uzun lafın kısası, hayatta hiçbir şey vazgeçilmez değildir; insan hayatı hariç. Yazımı burada Mayakovski'den bir alıntıyla noktalıyorum:
hayatın en hüzünlü anı,
mevsimine kapıldığın kişinin
bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını
anladığın andır...
bırak, gitsin...
bırak, git...
Yorumlar (0)