Tarsus Ülkü Ocakları Başkanı Ziya Körüklü’den Bozdoğan’a Tokat Gibi Cevap
Tarsus Ülkü Ocakları Başkanı Ziya Körüklü meclis toplantısında kendisini hedef alan Tarsus Belediye Başkanına adeta tokat gibi cevap verdi.
Asayiş
Yayın: 03 Temmuz 2021 - Cumartesi - Güncelleme: 03.07.2021 21:41:01
Editör -
Okuma Süresi: 8 dk.
625 okunma
Körüklü yaptığı yazılı açıklamasında;
“01.07.2021 tarihli Tarsus Belediyesi Meclis toplantısının video kaydında, 3:03:00 itibari ile Tarsus Belediye Başkanı Bozdoğan’ın şahsımı hedef alan açıklamalarını hayretle dinledim. Bozdoğan, Tarsus Tenis Kulübü’ne ilişkin açıklamamı saygıdeğer meclisin ve Tarsus kamuoyunun huzurunda önce şerh etmeye kalktı, olmadı tevil etmeye çalıştı o da olmadıpolitbürosunun aldığı ekran görüntüleriyle kadın bir muhtarımızı nasıl fişlediğini ifşa etti en son o da olmadı şahsımı açık bir şekilde hedef göstererek bir kez daha bulunduğu makamın ağırlığına yakışmayan bir tutum sergiledi.
Bozodoğan’ın politbürosu o kadar kuvvetliymiş ki kendisinin ifadesiyle Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Müdürlüğünün yapamadığı siber mücadeleyi bilgi işlem merkezinin derin kapasitesiyle aslanlar gibi başarmış. Sahte hesapların kimlere ait olduğu tek tek tespit ediliyormuş. Buradan anladığımız kadarıyla bizleri rahatsız eden, itibar suikastına uğratmaya çalışan her kim varsa Tarsus Belediyesine bir dilekçe ile başvurarak analizini yaptırabiliriz. Bozdoğan belediyenin imkanlarıyla yaptırdığı bu çalışmaları halkından da esirgemeyecektir diye düşünüyorum. Bir başka açıdan Bozdoğan politbürosunun bu faaliyetleri yasal mıdır elbette bir bilene de sormak gerekiyor.
Fakat şecaat arz ederken sirkatini söyleyen Bozdoğan’ın siyasal söylemini analiz edecek olursak daha da ilginç bir tablo ile karşılaşıyoruz. Tarsus Belediye Başkanı açıklamasında,küçük burjuva aydını ve belli bir kesim ifadesiyle zihnindeki ötekiyi tanımlıyor ve onlara anladıkları dilden konuşacağını ilan ediyor.
Kimdir bu küçük burjuva aydını? Tarsus Tenis Kulübü üyeleri mi? Kim? Belediye Başkanı kimi ve kimleri kastediyor?
Küçük burjuva aydını, küçük ölçekli tüccarları ve yarı özerk köylüleri kapsayan orta sınıf halkı tanımlayan bir kavramdır. Marksist terminolojide "Burjuva ahlakını alan" anlamında küçük düşürücü olarak da kullanılan bir ifadedir. Yani Bozdoğan, Tarsus Tenis Kulübü üyelerine henüz burjuva dahi olmamış ama burjuva gibi davranan,mış gibi yapan bir grup lümpen gözüyle bakıyor ve onları terbiye edeceğini/bilinçlendireceğini ima ediyor.
Oysa ki, seçim meydanlarında Mercedes düşmanlığı ile tanınan Bozdoğan’ın binmeyeceğim dediği makam arabalarında verdiği poz, Aziz Nesin’in Zübük hikâyesinin bir özetidir ve sıradan bir küçük burjuva gafletidir.
Tüccar gazeteciler kimdir? Neyin çığırtkanlığını yapıyorlar? Sayın Bozdoğan’ın açıklığa kavuşturması gereken konularından bir diğeri de budur.
Bozdoğan, benim açıklama metnimin içerisinden sadece “kokmuş paça çorbası” ifadesini alarak bütün kokmuş yemeklerin mide bulandırdığını ifade edip, tevile yani çarpıtmaya, manipülasyona ve ajitasyona başlıyor. Kendi midesini de ahlaksızlığın, yalanın, dolandırıcılığın bulandırdığını söylüyor.
Haluk Bozdoğan’a soruyorum: Yalancı kimdir? Dolandırıcı kimdir? Ahlaksız kimdir? Bozdoğan hala bir mülki amir olduğunu anlayamıyor. Elinde bir bilgi ve belge varsa savcılığa gitmiş midir? Eğer bir bilgi ve belge yoksa yaptığı düpedüz hakaret ve iftira değil midir? İftira ahlaksızlık değil midir? Bütün bunları kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.
En üzücü olanı ise muhterem babasını ve mesleğini hiçbir alakası yokken bu tartışmaların içerisinde anması olmuştur. Buradan kendisini bir sosyal sınıf içerisinde konumlandırarak konuyu cumhuriyete kadar getirmiştir. Konunun giriş, gelişme ve sonuç kısımlarından hiç birisi ile bağdaşmayacak şekilde cumhuriyet sayesinde başkan olduğunun altını çizerek güya kafasındaki mücadelenin tarihselliğini vurgulamış oluyor. Sayın Bozdoğan Türkiye Cumhuriyeti burjuva demokratik devrimi falan değildir; Türkiye Cumhuriyeti Hakk’a tapan bir milletin haklı istiklalidir. Türkiye Cumhuriyeti, Türk Milleti’nin, Kuvayi Milliye’nin bütün ihanet çemberlerini parçalayarak, işgalcilere ve işbirlikçilerine karşı verdiği anlamlı mücadelenin adıdır.
Bozdoğan kendi hayal dünyasında yarattığı devrimcilik oyununda bizi de kapitalizmin emrindeki kurşun asker sıfatıyla ön yargılarında mahkûm ediyor. Bir defa politbürosunun gazına gelmeden biraz araştırma yapsaydı, benim de rızkımı çorba kaynatıp yemek yaparak kazandığımı kolayca öğrenebilirdi. Annemin ve babamın bir işçi emeklisi olduğu bilgisine rahatça ulaşabilirdi. Buradan da anlıyoruz ki Bozdoğan’ın çocukluk dönemlerinden günümüze içinde sakladığı bir huzursuzluk var. Neden babasının mesleğini kendisine yapılmış bir hakaret gibi kabul etti hala anlamakta güçlük çekiyorum. Haluk Bozdoğan’ı cumhuriyet başkan yaptı da beni Göktürk hanedanı mı bir sivil toplum kuruluşunun başına getirdi. Sayın Bozdoğan, bugün demokratik ve hukuki bir süreçle Tarsus sizi emanet oylarla başkan yaptı, yarın yapmayabilir ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır bunu hatırlatmak isterim.
Bozdoğan bir de kendi parti tabanıyla yaşadığı sonu gelmez tartışmaların arka planını yine alakasız bir şekilde Tenis Kulübü üzerinden meclis gündemine taşıyor. Zihnindeki hayali kavga ve aklındaki deli sorular bir türlü sakinleşmiyor. Bozdoğan sanki kronik bir sayıklamaya teslim olmuş gibi. Nasıl mı? Aklınca, Mahmut Esat Bozkurt, Reşit Galip ve Şükrü Saraçoğlu üzerinden CHP içerisinde daha çok bugün Memleket Hareketi tabanın temsil ettiği ulusalcı çizgiden Tarsus’a vermeye çalıştığı halkçılık dersi yetmezmiş gibi bir de milliyetçilik dersi vermeye çalışıyor.
Evet, Şükrü Saraçoğlu 5 Ağustos 1942’de TBMM’de yaptığı konuşmada, Türk olduğunu, Türkçü olduğunu ve daima Türkçü kalacağını söylemişti ama devlet idaresinde düştüğü gafleti Hüseyin Nihal Atsız açık mektupları gözler önüne sermişti. Evet, Reşit Galip Türk olduğunu gururla haykırdı ama Türklüğün Hititlerden geldiğini iddia edecek kadar kafası karışıktı ve iddiaları Atsız’ın tezleri çürütülerek, hakikat Türk Milleti ile buluştu.
Ben de Hüseyin Nihal Atsız’ın son nefesinde dahi yanından ayrılmayan bir Tarsuslu’nun, Refet Körüklü’nün yalnızca soy bağıyla değil ruhen mirasçısıyım. Sahte Türkçüleri, Tatlısu milliyetçilerini, yörük sırtında kurban kesen sahte halkçıları gözünden tanırım. Dün karşılarındaydık bugün de karşılarındayım. Yarın da takipçileri olacağız.
Ayrıca asırlık Tarsus Belediye Meclisinde paylaşımlarımdan alınmış ekran görüntüleriyle şahsımın hedef gösterildiğinin de farkındayım. Biz bu tezgahları geçmişte Aydınlık gazetesinin manşetlerinden tanıyoruz. Ancak biz memleket sevdalısı, hukuka, hakka aşık ve demokrasiyle milliyetçiliğin ruh ikizi olduğunu bizlere öğreten bir liderin, Devlet Bahçeli’nin yolundan gidiyoruz. Hiçbir tartışmanın, kavganın, ayrışmanın tarafı olmadık olmayacağız.
Belediye Meclisimizin bu gibi suni gündemlerle meşgul edilmesini de ayrıca kınıyorum. Meclisimizde sadece Tarsus’un meseleleri konuşulmalı. Sayın Belediye Başkanın kafa karışıklıkları, hayali ideolojik kavgaları ve ruhsal buhranları Tarsus Belediye Meclisinin ve Tarsus Kamuoyunun gündemini meşgul etmemelidir.
Değerli hemşehrilerime huzurlu ve sakin bir hafta diliyorum” ifadelerini kullandı.
Yorumlar (0)