Bu Şehir
Hilmi Dolaşmaz
hilmi@tarsusmerhabagazetesi.com -Bu şehirde bir yere dokunmadan yazı yazmak mesele.
Öyle konular var ki.
İçimden geliyor.
Fakat yazmak istemiyorum.
Dar bölgede gazetecilik yapmak cidden zor.
Cadde de yürüsem kırk kişi durduruyor.
Hangisine laf ebeliği yapayım.
Velhasıl burası Tarsus.
En iyisi Cleopatra’nın o çirkin yüzünü hayal ederek yürümek daha iyi.
Efendim geceleri bazı yerler karanlıkmış.
Eski sarhoşlar olsa.
Makberi söyleyerek eve giderlerdi.
Bu elektrik meselesi Tarsus’ta bir sorun oldu.
Bilhassa özelleştikten sonra daha sorun oldu.
Masraf az olsun kazanç bol olsun misali.
Bu şehir yedi bin yıllık bir şehir.
Belki eskiden sokakları meşaleyle aydınlatılırdı.
Atlı muhafızlar gezerdi.
Sahi bu şehirde nal sesi de duymaz olduk.
Yine eskiden sabahın erken saatlerinde bağlarından dönenlerin at arabasının eşek arabasını çeken bu varlıkların nal sesini duyardık.
Şimdi ekzosu çıkmış motorsıkletlerin sesiyle uyanıyoruz.
Bazıları geniş caddelerde yarış bile yapıyorlar.
Tabi bizden de dua (!) alıyorlar.
Ne yapalım hak ediyorlar.
Şehrin ortasından geçen trenler bile sessiz geçiyorlar.
Zaten kara trenin düdük sesine hasret kaldık.
O hasrettin içinde sevgilinin bile sesi vardı.
Bu şehir çok büyük bir denetime tabi tutulmalı.
Lokanta, kasap, fırın denetimi kısmen oluyor.
Olmazsa da vücudumuz alışmış artık.
Biraz mikrop azalsın hasta oluyoruz.
Bereket versin ara sıra yağmurlar yetişiyor imdadımıza.
Ağaçsız şehirde yağmur bu kadar yağar.
Bugün içimi bu kadar döktüm.