09 Mart 2022 - Çarşamba

Gök Teslime

Yazar - Şeref Kemal Ak
Okuma Süresi: 6 dk.
1438 okunma
Şeref Kemal Ak

Şeref Kemal Ak

seref@tarsusmerhabagazetesi.com -
Google News
Stratejik öneme haiz hakim tepe barındıran bölgemizin 2. Eshabı Kehf Savaşında büyük zaiyat verilen Fransızlar tepeden sökülüp atılamadı. Gelen takviye kuvvet, özellikle Fransızlara yetiştirilen toplar milli kuvvetlerin geri çekilmesine neden oldu. Zaten güç ve teçhizat dengesizliği ortadaydı. Müfrezelerimiz işgalcilere ağır kayıplar verdirerek ve düşman teçhizatını ele geçirerek mevzilerine döndüler. Tarih 10 Ekim.
 22 Ekim’de işgal kuvvetleri  iki kolu Tarsus bir kolu da Muhat üzerinden olmak üzere üç koldan taaruza geçti. Müfrezelerimiz düşmana kayıp verdirerek geri çekilmek zorunda kaldı. İki alaydan oluşan bu taaruzun bir kolunu milli kuvvetler Karadirlik’te tamamen çevirdiler. Henüz plan üzerine konuşulup düşmanı teslim almak niyetinde iken gelen takviye kuvvetler ile Fransızlar muhasarayı yararak çıktılar. İşin gerçeği, bu Karadirlik Savaşından sonra müfrezelerimizde bir dağılma ve inanç eksikliği peydah oldu. Ulaş ve çevre köyler Fransızlarca yakıldı. Eshabı Kehf tepesi Fransızlarca tekrar işgal edildi.
Müfrezelerin toparlanması yaklaşık bir ayı buldu. Şemsettin Bey müfreze komutanlarına emir vererek köylere yerleştirdi. Bir ayın üzerine, yaklaşık yirmi günde Eshabı Kehf için hazırlık yapıldı. Bu hakim tepenin muhakkak alınması lazımdı.
 Fransız General Duffieux (Dufyo) Çukurova’da sıkışıp kaldıklarını, Fransız kuvvetlerinin morallerinin bozulduğu, ümitsizlik içinde olduğunu, sıkıştıkları yerde kıtlığın başladığını ifade ederek anlatır bu zaman dilimini. Dufyo, askerlerinin moralini yüksek tutmak ve milli kuvvetlere gözdağı vermek amacıyla Eshabı Kehf tepesine yerleştirdikleri top ile civar köyleri ve müfrezelerimizi taciz ediyorlardı. Tel örgü ile çevirdikleri bu tepe artık kendileri için bir kale gibiydi.
Alınan karar üzerine; hem düşmanın gücünü görmek hem de Fransızların Emirler istikametine yaptığı taaruzu sabote etmek maksadıyla, 15 Aralık gecesi Eshabı Kehf tepesine bir keşif taaruzu yapıldı.Bu savaşın adı, 15 ARALIK 1920 Üçüncü Eshab-ı Kehf Savaşıdır.
 
 İki gece bir gündüz devam eden bu savaşta kuvvetlerimiz tel örgüleri aştılar. Keskin nişancılarımız tepenin zirvesindeki topu susturdu. Fransız istihkam bölüğünün olduğu iki metrelik koruma duvarlarına kadar yanaşmayı başardılar.
Son duvarlara tırmanan Gök Mehmet’in elini tutan Fransızlar içeriye çekmeye çalıştılar. Mehmet tekrar aşağıya inmek için güç harcarken milli kuvvetlerimiz Mehmet’i ayaklarından kendilerine çekmeye uğraşıyorlardı. Mehmet’in bedeni bir anda cansız kaldı. Fransızlar kahraman Mehmet’i süngülemişlerdi. Mehmet şehit oldu.
Fransızlar iki metrelik duvarın diğer tarafından bomba atmaya başladılar. Diğer Fransız piyade ve süvariler gelmeden topyekün bir stratejik çekilme yapıldı.
Mehmet duvarda kaldı. Bir bayrak gibi..
Tepeye yardıma gelen Tarsus Fransız Guvernörü Binbaşı Kostilyer Mehmet’i gördü. Ayağında inek derisinden tüylü bir çarık, eski siyah bir şalvar, iplikten köy dokuması boyama bir ceket, elinde kıl ipliğe bağlı bir mavzer, belinde fişekli yerine beze sarılı ve boşa atılmayan 5 – 10 mermi ile insanın içine işleyen Gök Mehmet’in şahadet gülümsemesi.
Bu manzarayı seyreden Binbaşı:
-Bu imkânsızlık içinde yurdunu kurtarmak için savaşan bir milletle artık savaş edilemez, dedi.
Aynı günlerde Fransa meclisinde Kuvvayi Milliye için ‘çete, eşkıya’ diyen bir milletvekiline Fransız Başbakan “Yurdu ve şerefi için savaşan insanlara Fransız sözlüğünde sadece kahraman denir” diyerek cevap verdi. Fransızların işgalden vazgeçmek üzere olduğunun ilk sinyallerinden biriydi bu.
Gök Mehmet ve yirmi kadar şehitimizin olduğu savaşın ertesi gün, Gök Mehmet’in bağlı olduğu Alsancak Müfrezesi ve Komutanı Osman Muzaffer; Karacadağ köyünde karargâhtadır.
Evcili Köyünden Eyüp Çavuş:
-Beyim, şehit Gök Mehmet’in anası Gök Teslime Deliçay’ı geçti bu tarafa geliyor, dedi.
Buz gibi bir sessizlik kesti ortalığı.. Osman Muzaffer bu anneyi nasıl teselli edeceğini düşünürken Gök Teslime ile göz göze geldi. Durumu kavrayan bu kahraman anne, bakışlarını kaçıran komutana:
-Ne düşünüyorsun Muzaffer Bey, Mehmet gittiyse vatan sağ olsun! Yeter ki siz bu vatanı işgalden kurtarın.. Eee oğul, demek şehit anası da olduk öyle mi? Dedi.
İşte bu maneviyatı kuvvetli ruh hali, zor zamanların dirayetli duruşu milli mücadelenin öz mayasını oluşturur. Bu maya sayesindedir ki Çukurova’da ve Anadolu’da moral motivasyon kaynağı olmuştur. Bu tavır en zor şartlarda orduyu toparlamış, kuvvet vermiş, zafere ulaştırmıştır.
 Bu gün Dünya Emekçi Kadınlar günü bu vesile ile bu topraklar için, fedakâr emekleri inkâr edilemez annelerin, kadınların aziz hatıralarını saygı ile anıyorum. Çok şükür ki bu şuur hala yaşıyor.
 
#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları