06 Nisan 2021 - Salı
Şehir Hafızasına ve Tarsus Lisesi’ne Sahip Çıkmak
Yazar - Şeref Kemal Ak
Okuma Süresi: 8 dk.
1535 okunma
Şeref Kemal Ak
seref@tarsusmerhabagazetesi.com -
Kentleri, diğerlerinden farklı kılan ve kendine has niteliği ile tanımlanmasını, adlandırılmasını sağlayan pek çok değişken vardır. Kentleri farklılaştıran bu özelliklerin kentin kimliğini oluşturduğu söylenebilir. Kentin kimliğini oluşturan, onu diğerlerinden farklılaştıran, doğal, sosyal ve yapılı çevre arasındaki ilişki ve etkileşimlerdir. Kent kimliğini, doğal çevre koşulları ve sosyal çevrenin oluşturduğu kültürel yapı birlikte üretir.
İnsan da aidiyet duygusunu, yaşadığı yerin bir takım mekansal değerleri ile kazanır. Bu mekansal değerlerin kültürel ağırlığı, zenginliği ve fazlalığı şehre ait olma hissi kazandırırken kuvvetli bağların oluşmasına sebep verir.
Bu mekanların korunması ve devamlılığı ile paralel olarak insan, hatıra biriktirirken öteki taraftan köklü bir tarihsel doku gelişir. Kenti özümseyerek yaşayan insan, doğal ve sosyal yapılı çevre hep birlikte anı biriktirerek ve kök salarak şehrin hafızasını oluşturur. Toplumsal belleği oluşan kentler bu manada, geçmişteki olayların yaşandığı ve farklı tecrübelerin farklı biçimde ifade edildiği yerlerdir. Kentler, insanlarını ve mekanlarını kendiyle birlikte değiştirerek büyür. Bu devinim, bazen susarak bazen isyan ederek devam eder.
Yukarıda söylediğimiz gibi kentsel bellek kentsel mekanlarla doğrudan ilişkilidir. Dolayısı ile kentin mekansal değerleri, kolektif hafızanın yerli yerinde olması için formunu korumak zorundadır. Tüm gelişmiş canlılar gibi kentlerin beyni ve belleğinden yararlanma düzeyi kentlerin gelişim biçimini derinden etkiler.
Kentlerin beyni, yani kenti çekip çeviren, ona yön veren çevreler ve karar vericiler zaman zaman kentin belleğine müdahale ederler. Oradaki bilgileri düzenlemeye, yeniden biçimlendirmeye ve sıralamaya çalışırlar. Bu müdahaleler bazen o kadar travmatik biçimde yapılır ki, kimi bilgiler bellekten tümüyle silinir. Dünyanın ve ülkemizin birçok kentinde bu tür müdahalelerin örnekleri kolayca görülebilir fakat biz bu yazımızda evimizin önünü süpürmek maksadıyla Tarsus Lisesi’ne değineceğiz.
Bir şehir için tarihsel ve kültürel mekanı tarif ederken o şehrin ilklerinden olma özelliği, olumlu etkilediği bireylerin çokluğu, yetiştirdiği değerlerin insanlığa hizmeti ve şehirle beraber kolektif bellekteki yer hacmi önemliyse; bu manada Tarsus Lisesi’nin Tarsus ve Tarsuslunun hafızasında ki yeri tartışılmazdır.
Her şehrin kendisi ile anılan liseleri var.. Afyon Lisesi, Konya Lisesi, Adana Erkek Lisesi gibi veya yaşadığı şehre mührünü vuran hem tarihi formu hem de adı muhafaza edilen liseler var Şehremini Lisesi, Haydar Paşa Lisesi, Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi gibi…
Bizim de, 18 Aralık 1953 yılından bu yana Tarsususumuzla özdeşleşmiş Tarsus Lisemizin hikâyesi, 1954-1955 öğrenim dönemi sonunda 1 nolu diploma ile mezun olan emekli Öğretmen Albay Ahmet Özcanarslan anlatımı ile şöyle başlar:
“Ben İlkokulda okurken Tarsus da Lise yoktu. Öğrenciler ya Adana Erkek Lisesi’ne ya da Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi’ne giderlerdi. Bu tarihlerde mevcut olan ortaokul Sakarya İlkokulu bahçesindeydi. Bilahare yeni Ortaokul olarak Tarsus Lisesi’nin eski binası yapıldı. Ortaokul bu binaya taşındı. Ben burada ortaokulu bitirdim. Lise bulunmadığından Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi’ne başladım. Diğer Tarsuslu öğrencilerle trenle Mersin’e gidip geliyorduk. Ben o yıl devamsızlıktan sınıfta kaldım. 1952 yılında Eski İçel milletvekili olan Rüştü Çetin gerekli izinleri almış, okul idaresinden kendisine 3 oda verilmesini isteyerek, ortaokul binasında özel bir lise açtı. Kendisi müdür, İngilizce öğretmeni olan Con Ali idareci oldular. Rüştü Çetin öğretmenleri de ayarladı. Ben de Mersin’den buraya naklimi yaptırdım. Bu özel lise ücretsizdi. Masrafları Rüştü Çetin karşılıyordu. Kendisi de derslere giriyordu. Demokrat Parti Hükümeti görevdeydi. Tarsus’a başbakan olan Adnan Menderes geliyormuş. Rüştü Çetin Özel Lise öğrencilerini Kancık Kapı önüne götürdü. Bize de Başbakan geldiğinde ‘lise isteriz’ diye bağırmamızı söyledi. Başbakan geldi, önünü kestik; ‘Lise isteriz!’ diye bağırdık. Başbakan Menderes bize olumlu yanıt verdi, kısa bir süre sonrada lise resmi oldu. Yeni müdür geldi, öğretmen takviyesi oldu. O yıllarda lise 4 yıl idi, Ben 3. Sınıfta iken Lise 3 yıla indirildi. Lise 4. sınıfta bulunan arkadaşlardan Av. Ramazan Çalışkan ve Dr. Ali Kaya Kürklü’yü anımsıyorum. Onlarda bizimle mezun oldular. Bir de Tarsus Belediye Başkanı da olan Av. Derviş Sefa Özşenoğlu vardı. Hatta arkadaşım olan ve Tarsus Amerikan Kolejinde okuyan Prof. Dr. Halis Dörtlemez Tarsus Amerikan Koleji liseyi 3 yıla indirmeyince oradan naklini Tarsus Lisesine aldı, bu suretle bir yıl kazandı. Ben Tarsus Lisesi’ni 1954-1955 öğrenim yılı sonunda haziran ayında bitirdim. Benimle iki arkadaş daha mezun oldu. Bunlar Prof. Dr. Halis Dörtlemez ve adını anımsıyamadığım Adana’dan gelen bir arkadaşımızdı. Benim diplomam bir numaralıdır. Yani ben Tarsus Lisesi’nin ilk mezunuyum.”
Lise, 1993 yılına kadar tarihi taş binada faaliyet gösterdi. O yıl ben lise son sınıftaydım. Taş binanın kuzey kısmı, zeminde kaymalar gösterdiğinden eğitime kapandı. Okula dair nekropol alana kurulduğuyla ilgili çeşitli rivayetleri duyardık. O yıl çalışmalar sırasında insan kemiklerinin çıktığına şahit olduk. Sonrası malum, şehirimizin hafızasının ve insanımızın anılarında kök salmış 40 yıllık taş bina yerle bir oldu.
Hangi eve girseniz bir akrabamızın okuduğu, anılar biriktirdiği o güzelim bina artık yok. Doğaldır; zamana, statiğe yenik düşmüştür. Aslına uygun bir bina yapılamaz mıydı tartışmaları da artık çok geride kaldı.
Mazisinde, Menemen’de şehit edilen Kubilay’dan sonra ikinci şehit öğretmen sayılan Erdoğan Kükrekol, Bayrak şairi Arif Nihat Asya gibi öğretmenleri; Gazeteci Oral Çalışlar, Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Tarsus Belediye Başkanlığı yapan Sefa Derviş Özşenoğlu, Milletvekili Ali Güngör, Avukat Ramazan Çalışkan ve mevcut Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan gibi uzayan giden bir öğrenci mezunları olan lisemizin tarihi binası, maalesef korunamadı.
Okul yenilenen hali ile 1998 yılında tekrar aynı yerde faaliyet göstermeye başladı. Ancak akıl almaz bir şekilde 2011 yılında çıkan yönetmelikle ismi Tarsus “Fatih” Anadolu Lisesi olarak değiştirildi.
Okul isimlerine program olarak “Yabancı Dil Ağırlıklı” yada “Anadolu” sıfatlarının konulmasını anlaşılabilir.. fakat ben “Fatih” adının eklenmesini anlayamadım. Eğer bir Fatih adı verilecekse neden yeni bir okula “Fatih Sultan Mehmet” olarak verilmedi de sadece “Fatih” eklendi ve kim ekledi? Neden kent belleğinin tökezlemesine, kuşaklar arası bağın kesilmesine fırsat verildi?
Ümit ederim ki bu karar kentimizin duyarlı insanlarının girişimi ile yeniden gözden geçirilir. Bu vesile ile Tarsus’un eksik yanı olan lobi faaliyetlerinin, kolektif hareket edebilme kabiliyetimizin miladı olur. Ve İnşallah, bu gidişle ve bu sahipsizlikle Tarsus Beyazı üzümümüzün adı da Tarsus Kanuni Beyazı olarak değiştirilmez.. Hülasa hafızamızı, anılarımızı, Lisemizi şehrimize geri verin. Yoksa Tarsus Lisemizin tabelası isyan ederek macerasına devam eder.
İnsan da aidiyet duygusunu, yaşadığı yerin bir takım mekansal değerleri ile kazanır. Bu mekansal değerlerin kültürel ağırlığı, zenginliği ve fazlalığı şehre ait olma hissi kazandırırken kuvvetli bağların oluşmasına sebep verir.
Bu mekanların korunması ve devamlılığı ile paralel olarak insan, hatıra biriktirirken öteki taraftan köklü bir tarihsel doku gelişir. Kenti özümseyerek yaşayan insan, doğal ve sosyal yapılı çevre hep birlikte anı biriktirerek ve kök salarak şehrin hafızasını oluşturur. Toplumsal belleği oluşan kentler bu manada, geçmişteki olayların yaşandığı ve farklı tecrübelerin farklı biçimde ifade edildiği yerlerdir. Kentler, insanlarını ve mekanlarını kendiyle birlikte değiştirerek büyür. Bu devinim, bazen susarak bazen isyan ederek devam eder.
Yukarıda söylediğimiz gibi kentsel bellek kentsel mekanlarla doğrudan ilişkilidir. Dolayısı ile kentin mekansal değerleri, kolektif hafızanın yerli yerinde olması için formunu korumak zorundadır. Tüm gelişmiş canlılar gibi kentlerin beyni ve belleğinden yararlanma düzeyi kentlerin gelişim biçimini derinden etkiler.
Kentlerin beyni, yani kenti çekip çeviren, ona yön veren çevreler ve karar vericiler zaman zaman kentin belleğine müdahale ederler. Oradaki bilgileri düzenlemeye, yeniden biçimlendirmeye ve sıralamaya çalışırlar. Bu müdahaleler bazen o kadar travmatik biçimde yapılır ki, kimi bilgiler bellekten tümüyle silinir. Dünyanın ve ülkemizin birçok kentinde bu tür müdahalelerin örnekleri kolayca görülebilir fakat biz bu yazımızda evimizin önünü süpürmek maksadıyla Tarsus Lisesi’ne değineceğiz.
Bir şehir için tarihsel ve kültürel mekanı tarif ederken o şehrin ilklerinden olma özelliği, olumlu etkilediği bireylerin çokluğu, yetiştirdiği değerlerin insanlığa hizmeti ve şehirle beraber kolektif bellekteki yer hacmi önemliyse; bu manada Tarsus Lisesi’nin Tarsus ve Tarsuslunun hafızasında ki yeri tartışılmazdır.
Her şehrin kendisi ile anılan liseleri var.. Afyon Lisesi, Konya Lisesi, Adana Erkek Lisesi gibi veya yaşadığı şehre mührünü vuran hem tarihi formu hem de adı muhafaza edilen liseler var Şehremini Lisesi, Haydar Paşa Lisesi, Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi gibi…
Bizim de, 18 Aralık 1953 yılından bu yana Tarsususumuzla özdeşleşmiş Tarsus Lisemizin hikâyesi, 1954-1955 öğrenim dönemi sonunda 1 nolu diploma ile mezun olan emekli Öğretmen Albay Ahmet Özcanarslan anlatımı ile şöyle başlar:
“Ben İlkokulda okurken Tarsus da Lise yoktu. Öğrenciler ya Adana Erkek Lisesi’ne ya da Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi’ne giderlerdi. Bu tarihlerde mevcut olan ortaokul Sakarya İlkokulu bahçesindeydi. Bilahare yeni Ortaokul olarak Tarsus Lisesi’nin eski binası yapıldı. Ortaokul bu binaya taşındı. Ben burada ortaokulu bitirdim. Lise bulunmadığından Mersin Tevfik Sırrı Gür Lisesi’ne başladım. Diğer Tarsuslu öğrencilerle trenle Mersin’e gidip geliyorduk. Ben o yıl devamsızlıktan sınıfta kaldım. 1952 yılında Eski İçel milletvekili olan Rüştü Çetin gerekli izinleri almış, okul idaresinden kendisine 3 oda verilmesini isteyerek, ortaokul binasında özel bir lise açtı. Kendisi müdür, İngilizce öğretmeni olan Con Ali idareci oldular. Rüştü Çetin öğretmenleri de ayarladı. Ben de Mersin’den buraya naklimi yaptırdım. Bu özel lise ücretsizdi. Masrafları Rüştü Çetin karşılıyordu. Kendisi de derslere giriyordu. Demokrat Parti Hükümeti görevdeydi. Tarsus’a başbakan olan Adnan Menderes geliyormuş. Rüştü Çetin Özel Lise öğrencilerini Kancık Kapı önüne götürdü. Bize de Başbakan geldiğinde ‘lise isteriz’ diye bağırmamızı söyledi. Başbakan geldi, önünü kestik; ‘Lise isteriz!’ diye bağırdık. Başbakan Menderes bize olumlu yanıt verdi, kısa bir süre sonrada lise resmi oldu. Yeni müdür geldi, öğretmen takviyesi oldu. O yıllarda lise 4 yıl idi, Ben 3. Sınıfta iken Lise 3 yıla indirildi. Lise 4. sınıfta bulunan arkadaşlardan Av. Ramazan Çalışkan ve Dr. Ali Kaya Kürklü’yü anımsıyorum. Onlarda bizimle mezun oldular. Bir de Tarsus Belediye Başkanı da olan Av. Derviş Sefa Özşenoğlu vardı. Hatta arkadaşım olan ve Tarsus Amerikan Kolejinde okuyan Prof. Dr. Halis Dörtlemez Tarsus Amerikan Koleji liseyi 3 yıla indirmeyince oradan naklini Tarsus Lisesine aldı, bu suretle bir yıl kazandı. Ben Tarsus Lisesi’ni 1954-1955 öğrenim yılı sonunda haziran ayında bitirdim. Benimle iki arkadaş daha mezun oldu. Bunlar Prof. Dr. Halis Dörtlemez ve adını anımsıyamadığım Adana’dan gelen bir arkadaşımızdı. Benim diplomam bir numaralıdır. Yani ben Tarsus Lisesi’nin ilk mezunuyum.”
Lise, 1993 yılına kadar tarihi taş binada faaliyet gösterdi. O yıl ben lise son sınıftaydım. Taş binanın kuzey kısmı, zeminde kaymalar gösterdiğinden eğitime kapandı. Okula dair nekropol alana kurulduğuyla ilgili çeşitli rivayetleri duyardık. O yıl çalışmalar sırasında insan kemiklerinin çıktığına şahit olduk. Sonrası malum, şehirimizin hafızasının ve insanımızın anılarında kök salmış 40 yıllık taş bina yerle bir oldu.
Hangi eve girseniz bir akrabamızın okuduğu, anılar biriktirdiği o güzelim bina artık yok. Doğaldır; zamana, statiğe yenik düşmüştür. Aslına uygun bir bina yapılamaz mıydı tartışmaları da artık çok geride kaldı.
Mazisinde, Menemen’de şehit edilen Kubilay’dan sonra ikinci şehit öğretmen sayılan Erdoğan Kükrekol, Bayrak şairi Arif Nihat Asya gibi öğretmenleri; Gazeteci Oral Çalışlar, Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Tarsus Belediye Başkanlığı yapan Sefa Derviş Özşenoğlu, Milletvekili Ali Güngör, Avukat Ramazan Çalışkan ve mevcut Belediye Başkanı Haluk Bozdoğan gibi uzayan giden bir öğrenci mezunları olan lisemizin tarihi binası, maalesef korunamadı.
Okul yenilenen hali ile 1998 yılında tekrar aynı yerde faaliyet göstermeye başladı. Ancak akıl almaz bir şekilde 2011 yılında çıkan yönetmelikle ismi Tarsus “Fatih” Anadolu Lisesi olarak değiştirildi.
Okul isimlerine program olarak “Yabancı Dil Ağırlıklı” yada “Anadolu” sıfatlarının konulmasını anlaşılabilir.. fakat ben “Fatih” adının eklenmesini anlayamadım. Eğer bir Fatih adı verilecekse neden yeni bir okula “Fatih Sultan Mehmet” olarak verilmedi de sadece “Fatih” eklendi ve kim ekledi? Neden kent belleğinin tökezlemesine, kuşaklar arası bağın kesilmesine fırsat verildi?
Ümit ederim ki bu karar kentimizin duyarlı insanlarının girişimi ile yeniden gözden geçirilir. Bu vesile ile Tarsus’un eksik yanı olan lobi faaliyetlerinin, kolektif hareket edebilme kabiliyetimizin miladı olur. Ve İnşallah, bu gidişle ve bu sahipsizlikle Tarsus Beyazı üzümümüzün adı da Tarsus Kanuni Beyazı olarak değiştirilmez.. Hülasa hafızamızı, anılarımızı, Lisemizi şehrimize geri verin. Yoksa Tarsus Lisemizin tabelası isyan ederek macerasına devam eder.
Yorumlar (0)
Tüm Yazıları